AV DÖNEMİ : Kolyon
balığının av dönemi deniz balıklarının genelinde olduğu gibi 1 Nisan- 1 Temmuz
tarihleri arasında yasaktır.
TUTULABİLECEK YERLER
: Yurdumuzun tüm sularında bulunur. Kolyoz ülkemizde yaz aylarında
Karadeniz'e doğru kısa çıkışlar yaparken ve kış aylarında dönüşte hem ticari
hem amatör balıkçılara gün boyu av verir Bunun dışında gündüzleri genelde dibe
yakın gezerken geceleri açık sulara çıkarak yemlenir İniş çıkış zamanları
dışında en çok sabah güneş doğumu akşam güneş batımı saatlerinde iyi av verir
Bazı hallerde girdiği koylarda batıklar çevresinde kısa süreli yatak yaptığı
olur, bu durumlarda amatörler bol miktarda yakalayabilir Kışları derinlere
çekilerek pek aktif olmayan bir yaşam sürer.
KULLANILABİLECEK
YEMLER VE OLTA TAKIMLARI :
ZOKA İLE
USKUMRU-KOLYOZ AVI :
Öncelikle ilk belirtmek istediğim zoka ile avcılıkta tercihe
göre zoka ve fırdöndü dışında ilave bir aparata (kurşun vs..) ihtiyacınız
yoktur.
Zokalar çeşitli boy ve şekillerde olsa da, güvenilir av
marketlerden uskumru zokası istediğiniz zaman size uygun olanını verirler.
Genelde kullanılan zokayı söyleyeyim. İğne bölümü beyaz renk olacak. (Muhtelif
çipura zokalarındaki gibi siyah değil). Hatta bu beyaz renk metal, dış görünüş
itibari ile galvanizli gibi görünür. İğne ağız açıklığı (U kıvrımı) bizim
klasik çipura zokaları ya da standart 496 serisi kadar geniş değildir. Biraz
daha dardır. Büyüklük olarak normal uzun palalı bir iğne ile karşılaştırılırsa
aşağı yukarı 2 ölçü iğne ebatındadır. Bölgedeki balık biraz daha küçükse ya da
büyükse bir boy küçüğü ya da duruma göre büyüğü (1-3 arası) tercih edilebilir.
Zoka tipi pirçol dediğimiz türdendir. Kendinden kurşunu iri ve uzun değil
küçüktür. (Farklı tip de zokaların da kullanıldığını gördüm) Şimdi zokalı takım
nasıl hazırlanır. Öncelikle her atımda tek bir balığı çekeceğiniz göz önüne
alındığında ve çekeceğiniz uskumru ya da kolyozun çok olsa en fazla 400-500 gr.
olacağı varsayıldığından takım bu ağırlıkta balığın çekerine uygun minimum
incelikte olmalıdır. Yalnız bu arada balığın oldukça mücadeleci olduğu da göz
önüne alınmalıdır. Tavsiyem bu iş için kaliteli sağlam 0,25 civarı bir beden
misinası kullanmanız yeterli olacaktır. Daha avcı olsun diyenler riski göze
alarak 0,20 de deneyebilirler. Şimdi beden misinasını zokaya bağlayacağız. (Bu
iş için zokanın ağzına dikkatlice sıkıştırmak koşulu ile klasik fırdöndü
düğümünü kullanabilirsiniz) Bundan sonra benim tercihim, bu ağırlıkta balığı
çeker, zokanın vaktinden önce dibe inmesine sebebiyet vermeyecek hafiflikte,
balığı ürkütmeyecek küçük bir fırdöndü kullanmak.(Zira öyle çekiyor öyle
dönüyor ki yakalandığı zaman olta misinasının karışma ihtimali doğuyor) Ancak
zoka ile fırdöndü arasında klasik takımlardan farklı olarak en az 2-2,5 kulaç
mesafe vermelisiniz. Bu arada hiç fırdöndü kullanmayan arkadaşlara da rast
geldim söylemeyelim.Fırdöndüden sonrası (ana olta ipi) aynı boy misina da
olabilir, bir boy kalını da. (0,25-0,30 gibi)
Zokaya yem olarak, taze hamsi ya da bulabilirseniz küçük
sardalye takıyoruz. Burada da 2 yöntem mevcut. Birincisi, yemi lokma şeklinde;
(balığı bütün olarak boyundan diklemesine eşit parçalara
[parçalar ne çok küçük ne çok büyük olacak, takribi 2,5-3 cm arası yeterli] bölüp
kesiyoruz (kafayı kullanmayın mazmoz yapın ama kuyruk kısmında kuyruğu da kesip
atmayın son lokmayı kuyruklu kullanın bu arada) ve kesilen lokmaları, dikiş
metodu ile önce iğneyi bir tarafından saplayıp çıkarıp, döndürüp diğer
tarafından da iğne keskin ucu hafif çıkacak şekilde takıyoruz.
İkincisi ise kafayı ve kuyruğu kesip atıp, ortadan ikili
fileto çıkarıp, bu filetoları uygun ebatta kesip, parlak tarafları dışa gelecek
şekilde yine dikiş diyeceğim yöntemle (2-3 kez batıralım) zokaya takıyoruz.
Yemi taktıktan sonra, balığın av verdiği derinliği ilk bir
kaç tecrübeyle ölçmek koşulu ile çok değil 10-15 kulaç kadar açıyoruz ve yemli
zokamızı kolumuzun yettiği güçle ileri fırlatıyoruz. Şimdi zoka kendi kurşunu
ile salına salına yavaşça dibe inmeye başlayacak, bu arada balılar iştahlı ise
daha ilk üç dört kulaçta yeme saldırır, olmuyorsa sabırlı olun ve bekleyin.
Bırakın zokanız yavaş yavaş insin. İndiği son noktada yine bir süre bekleyin,
olmuyorsa misinayı hafif yukarı kasıp bırakmalarla alttaki zokayı
hareketlendirin ve balığı kıskandırın. Bir süre daha bekleyin, olmuyorsa takımı
toplayıp, yine atın. Gerekirse yemi bir süre sonra yenileyin. Yakalandığı an
usulce tekneye alın, çok aceleci davranmayın.
ÇAPARİ İLE AV
Aslında bu yöntem, ideal olarak İstanbul boğazı gibi
akıntılı sularda tekneyi sabitlemeyip, gezintiye bırakarak uygulansa da sabit
teknelerde de uygulanmaması için hiçbir neden yok. Zira ben bugüne kadar
yakaladığım uskumru-kolyozları genelde demirli tekne ile yakaladım. Ve hep bu
işi İzmir sularında yaptım, zira daha boğazda olta atmışlığım yoktur.
Nasıl çapari, hangi
çapari:
Bu konuda maalesef, yanlış yönlendirme korkusu ile
arkadaşlara kesin bir tavsiyede bulunamayacağım. Sadece kendi gözlemlerimi
aktaracağım. Ama öncelikle şunu söyleyeyim, takım çantamdan hiçbir zaman çapari
eksik etmeyen biri olarak (kıyıdan gittiğim zamanlar hariç) bugüne kadar
piyasada bol bulunan hazır markalı yapay tüylü, pakette görünüş olarak çok
istek uyandırıcı ama sentetik olduğu her halinden belli çapari kullanmadım,
tercih etmedim. Hep doğal tüylüleri tercih ettim.Bilemiyorum, belki de aksi
geçerlidir. Aldığım ilk çapari, yıllar önce onca balık marketi gezip burun
kıvırdıktan sonra, şimdi nerede olduğunu bilemediğim İzmir- Konak'taki yaşlı
bir ustanın sattığı çapari idi. (Bilenler bilir, Mustafa Fahri amcadan
bahsetmiyorum (keza ondan da epeydir haber yok, son olarak hasta olduğunu
duymuştum), benim bahsettiğim ihtiyar amca, Konak'ta o zaman da şimdi de özel
otopark olarak kullanılan, şimdiki İz-Su binasının arkasındaki arsada köşede
küçük kulübesi olan ve olta malzemeleri satan bir amca idi. Çapari 10 iğneli
doğal siyah tüylü (ama yekpare siyah değil, kırçıl tabir edeceğim siyah-beyaz
karışım), kırmızı ibrişimli bir takımdı. İğne boyu yaklaşık 3 ölçü civarında ve
köstek araları, uzun olmayan bir takımdı. Bu takımla yıllar önce pelikan bankı
mevkiinde tek çekimde 8 balık rekoru (kendimce) kırmışlığım vardır. O zamanlar
bu takımdan bol miktarda alıp uzun süre kullandım. Sonraki tercihlerim ise hep
benzerlerini aramakla geçti, ama buldum da. Ancak duruma göre bu süre zarfında
uskumru avında benim çapari yeterince iş yapmazken saf beyaz tüylü takımların
iş yaptığını da tanık oldum. Keza simlilerin de. Balık bu, ne yapacağı belli
olmuyor, havanın, suyun, ışığın durumuna göre huy değiştirebiliyor. Çapari
takımı diğer malzemelere göre çok da pahalı değildir, hatta ucuz da
sayılabilir. Bu nedenle tavsiyem farklı renk kombinasyonlarında en az 3 takımı
çantanızda bulundurunuz. Bir de çapari takımına ne kadar iyi bakarsanız bakın
çabuk yıpranır. Tüyler bir süre sonra tuzlu suyun verdiği etkiyle keçeleşir, iş
göremez hale gelir. Bu safhada takımı mutlaka yenileyin.
Çapariye hangi
Kurşun:
Aslında mümkün olan en ağır kurşun. Ben hiç 150.gr. dan
aşağısını kullanmadım. Hatta, zaman zaman kolumun gücü dahilinde 300. grama
kadar çıktığım oldu. Bunun en basit nedeni şu; eğer av bölgenizdeki balıklar
iriyse ve şansınız da varsa bir kerede 4 ya da 5 den fazla balık takımınıza
takılırsa, takımı öyle bir döndürür ve karıştırırlar ki, bazen takım mahvolur
ve atmak zorunda kalırsınız. Kurşunun ağırlığı, bedeni aşağı çekerek, bu
karışmayı önlemeye yarar. Ama çok ağır kurşun da sizi vaktinden önce yorabilir.
Tercih size kalmış.
Nasıl Uygulanacak :
Aslında ideali balığın olduğu bölgede gezer tekne ile
uygulanan yöntem. Ama dediğim gibi bu yöntemi hiç uygulama şansım olmadı, yine
de buna rağmen demirli tekne ile eğer balık bolsa başarılı avlar
gerçekleştirdim diyebilirim. Balık bolsa diyorum, çünkü balık yeterli bollukta
ya da iştah da değilse çapari avından yeterli verimi alamazsınız. Hemen yöntem
değiştirip zokaya geçiniz. Zira bu iş biraz da sabır ve deneme yanılma yöntemi.
Bir de eskiler bazen, eğer yeterli verimi alamıyorsanız çapari takımının bir ya
da iki iğnesine kokusuyla balığı cezbetsin diye yem takın derler. Denemedim
değil, denedim, ama kesin yargıya varacak sonuç alamadığım için bu konuyu
sadece sizin merakınıza bırakıyorum.
Peki ne yapıyoruz?
Çapari tekneden atılıp beklenecek bir yöntem değil. Yorucu
ve sabır isteyen bir yöntem. Bu nedenle ben hep sportif bulmuşumdur. Zira bu
yöntemle sıkı geçirdiğiniz günün ertesi günü eğer hamlık varsa sanki şnav
çekmiş gibi kollarınızda tatlı bir yorgunluk duyabilirsiniz. Önce hedef
balığımız uskumru-kolyoz, çok da dibe inmediği (yüzey/orta su balığı olduğu)
için, deneyerek, balığın en verimli olduğu derinliği buluyoruz. Başlangıçta
çapari takımını, teknemizin bulunduğu mevkiinin derinliğine göre değişse de ilk
önce 12-15 metre
civarına hızla tartmadan indiriyoruz. Dikkat edin bazen inerken bir anda
kurşunun ağırlığı kaybolur, işte bu anda en az bir balık takılmıştır, bu
durumda biraz riski göze alarak, hemen misina ipini frenleyip, hafif
salınmalarla aşağı yukarı takıma hareket veriyoruz ki meraklı başka misafirler
varsa onları da toplayalım (ama bu işi süre olarak çok abartmayalım, her zaman
yakalanan bir balık, kaçan 10 balıktan daha iyidir). Bu safhada başka
misafirler de gelmişse elbette usul usul takımı yukarı çekiyoruz. İnerken bir
hareket olmadı diyelim, indiğimiz derinlikte yine bir süre balığı kıskandırmak
için takımı aşağı yukarı hareketlendiriyoruz. Olmadı normal hızda yukarı
çekmeye başlıyoruz, birkaç kez bunu yaptıktan sonra hala bir sonuç yoksa, bu
kez yukarı çekerken belli mesafelerde durup, takımı aşağı yukarı tartıyoruz.
Yine de sonuç alamadıysak, bu kez teknemizin bulunduğu derinliğe göre takımı
göreceli olarak daha dibe indirerek yukarıdaki işlemleri tekrarlıyoruz. Keza
bazen söz konusu balıkların, hava ve suyun durumuna göre beklediğimizden daha
derinde av verdiğine tanık oldum. Aslında tavsiye edilmese bile takımı, 30 metre derinliğe indirip
çektiğim anlar bile oldu. Bu iş aslında biraz sabır, biraz macera işi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder